Kültürlerarası Bir Dil Olarak Mimari Bezeme

Mimari bezemeler, sadece yapı cephesinde bulunan süslemeler değildir. Onlar aynı zamanda yüzyıllar boyunca aktarılan birer kültürel iz; taşın, ahşabın, çininin içine işlenmiş ortak bir dildir. Bir sütun başlığındaki kıvrım, bir kapı üzerindeki boncuk dizisi, toplumların ortak görsel belleğinden izler taşır. 

Anadolu binlerce yıldır farklı medeniyetlere ev sahipliği yapıyor. Yunan tapınakları, Bizans kiliseleri, Selçuklu Medreseleri ve Osmanlı’nın yüzlerce yılda bıraktığı pek çok miras günümüzde hala tüm ihtişamıyla ayakta duruyor. Tüm bu yapılara dışardan bakıldığında üzerlerinde hangi medeniyete ait olduğunu bizlere anlatacak çeşitli izlere rastlıyoruz. Peki tüm bu toplumlar katmanlaşmış bir coğrafya olan Anadolu’da ve İstanbul’da birbirlerinden etkilenmeden mi yaşadılar? Elbette ki en küçük detaylarda bile bu kültürlerin birbirlerine dair taşıdığı izler mevcuttur.  Bu yazı, bezeme kültürünün bu görsel aktarımını, farklı dönem ve medeniyetlerdeki biçimsel karşılıkları üzerinden okumayı amaçlıyor. 

Bezeme: Dili Olmayan Bir Anlatı

Bezeme, toplumların estetik anlayışlarını, inançlarını ve zanaatkârlık geleneklerini taşır. Yüzyıllar boyunca biçim değiştirerek bir toplumdan diğerine aktarılır. Bu aktarım bazen bir motifin doğrudan alıntılanmasıyla, bazen yeni tekniklerle yeniden üretilmesiyle olur. Belki de yoğun devşirme malzeme kullanımı da bu aktarımın ve etkilenmenin önemli sebeplerindendir. Aynı zamanda işgallerle kullanıcı ve işlev değiştiren mekanlar da kendisinden önceki toplumun izlerini büyük ölçüde taşımaya devam etmiştir. 

Antik Yunan tapınaklarındaki meander (menderes) bordürleri ile Osmanlı camilerinde gördüğümüz “yunani” motifleri aynı desenden beslenir. Zaten adını da Yunanlardan almıştır. Bizans ahşap kapılarındaki oyma bezemeler, Selçuklu medreselerinde taşa kazınmış girift formlarla devam eder. Osmanlı’da ise bu gelenek, hem devşirme hem de yeni yorumlarla, kalemişinden çiniye, gümüş kakmadan taş işçiliğine kadar genişler. Hatta Osmanlı’da bezeme kültürü öyle değerli bir yere sahiptir ki Bursa Yeşil Camii dişgibi yapılarda pencere demirlerindeki motifler daha duvarlar tamamlanmadan tamamlanmıştır ve cami ile aynı yıla tarihlenirler. -Ne yazık ki günümüze yanlış restorasyon uygulamaları sonucu ulaşamamışlardır-

1557 yılında yapılan Süleymaniye Camii’nin dışında görülen meander (yunani) motifi Kaynakı: Ayça Küçük Arşivi

8.yy’a tarihlenen Didim Apollon Tapınağındaki bir sütundan meander motifi Kaynak: Ayça Küçük arşivi.

Meander ismi menderes olarak da geçer bu ilhamını Ege bölgesinin menderes nehirlerinden alır. Diğer süslemeler de çoğu zaman gündelik yaşamın nesnelerinden isimlerini alır: “Tesbih kârî”(tesbih işi), “pullu”, “dendani”(dendan=diş), “dürdâne”.(inci tanesi).. Hepsi halkın elinde şekillenen zanaatkârlık pratiklerinin, mimarideki ifadesidir. Motiflerin halk dilinden mimarlık diline geçişi, aslında kültürel aktarımın en doğrudan biçimlerinden biridir.

Tüm bu örnekler, Anadolu’nun ve İstanbul’un nasıl bir kültürel buluşma noktası olduğunu bir kez daha ortaya koyar. Mimari bezemeler, bir coğrafyada ardışık medeniyetlerin birbirinden etkilenerek nasıl ortak bir görsel dil oluşturduğunu gösterir. Her motif, aslında yüzyıllar boyunca süren bu kültür alışverişinin sessiz bir tanığıdır.

Aynı Motif, Farklı Kültür

Didim Apollon Tapınağı’nda görülen palmiye yaprağı bezemesi, Bizans’ın palmet motifine dönüşür; Osmanlı’da ise “nahlî”(hurma yaprağı =palmiye familyasından) olarak adlandırılır. Dönem değişir, malzeme değişir, ama bezemenin özü kalır: doğayı taklit, biçimi stilize etme, yüzeye anlam katma.

Fethiye Camii’nin Bizans fresklerinde gördüğümüz “zülüflü” motif, Osmanlı sütun başlıklarında devam eder (Vitruvian Scroll). Selçuklu’daki “dolaşık dallı” süsleme, Osmanlı revak kemerlerinde yeniden şekillenir. Kültürlerarası geçiş bazen doğrudan alıntıyla, bazen yeni tekniklerle, bazen de yalnızca isim değişikliğiyle olur.

Topkapı Sarayı sütun başlığı Kaynak: Ayça Küçük Arşivi

Sonuç Yerine: Bezemeyi Okumak

Bugün İstanbul’daki bir caminin sütun başlığında gördüğümüz bir motifin kökeni belki de Anadolu’nun bir antik kentindedir. Ya da İran’dan gelen bir zanaatkârın ellerinde yeniden hayat bulmuştur. Bezeme, bu anlamda hem yerel hem evrensel bir anlatıdır.

Bezeme motiflerinin izini sürmek, sadece bir süsün geçmişini araştırmak değil; aynı zamanda kültürlerin nasıl konuştuğunu, birbirini nasıl dönüştürdüğünü anlamaktır. Çünkü mimarlık tarihi yalnızca yapıların değil, o yapıların anlatmak istediği şeylerin de tarihidir.

Not: Bu yazıda kullanılan Osmanlı kökenli bezeme isimlendirmeleri Celal Esad Arvseven’in Istılahat-ı Mi’mariyye sözlüğünden alınmıştır.

Facebook
LinkedIn
X (Twitter)
Telegram
WhatsApp
Pinterest
Email
Print

Working Hours

Not concerds with trends, only with good tastes

Mon-Fri................9-10
Sat-Sun................10-17

Or make a call: