Katmanlar Şehri: İstanbul’un Belleği ve Unutma Biçimleri

İstanbul, yalnızca bir şehir değil, aynı zamanda bir hafıza mekânıdır. Her köşesinde üst üste binen dönemler, birbirinin üzerine yazılmış hikâyeler ve kimi zaman tamamen silinmiş izler saklar. Bu yüzden İstanbul’u anlamak, onun katmanlarını okumakla mümkündür. Ancak bu katmanlar, yalnızca tarihsel süreklilikten ibaret değildir; aynı zamanda unutma pratikleriyle de şekillenir.

Bir başka deyişle, İstanbul hem hatırlatan hem de unutturan bir şehirdir.

Katmanların Coğrafyası

Boğazın kıyısından surların içlerine, Galata sırtlarından Üsküdar tepelerine kadar şehir, farklı zamanların coğrafi izlerini taşır. Roma’nın hipodromu, Bizans’ın sur kapıları, Osmanlı’nın hanları, Cumhuriyet’in apartmanları… Hepsi bugün hâlâ İstanbul’da bulunabilir, ama çoğu zaman görünmezleşmiş bir biçimde.

Bir apartmanın zemininde fark edilmeyen mermer bir sütun, Karaköy’de bir dükkânın bodrumunda kalmış Bizans duvarı ya da Yenikapı’da metro kazılarında ortaya çıkan batıklar… İstanbul’un her köşesinde bir arkeolojik süreksizlik vardır. Kent sürekli kendini yeniden üretirken, geçmişin katmanlarını kısmen korur, kısmen siler.

Hatırlama Biçimleri

Peki İstanbul bize neleri hatırlatıyor?

  • Anıtlar ve semboller üzerinden hatırlatma: Ayasofya, Topkapı Sarayı ya da Galata Kulesi gibi yapıların her dönemde yeniden işlevlendirilmesi, şehrin belleğini canlı tutan simgesel hareketlerdir. 
  • Kolektif pratikler üzerinden hatırlatma: Bayram kutlamaları, pazar ritüelleri, Boğaz’da balık tutmak ya da Kariye’de freskleri görmek gibi gündelik deneyimler hafızanın sürekliliğini sağlar. 
  • Yıkıntılar üzerinden hatırlama: Kasımpaşa’daki eski tersane kalıntıları ya da Yedikule bostanlarının kenarında duran taş duvarlar, şehri hatırlamanın daha sessiz yollarını oluşturur. 

İstanbul’da hatırlamak, çoğu zaman bir süreçtir: Bir yeri görmek, dokunmak, orada bulunmak, geçmişin izini canlı tutar.

Unutma Biçimleri

Ama aynı zamanda İstanbul, unutmanın da şehridir.

  • Kentsel dönüşüm en yaygın unutma biçimidir. Sulukule’de Roman kültürünün izleri, Tarlabaşı’nda apartman hayatı, Fikirtepe’de gecekondu deneyimi yerlerini bambaşka inşalara bırakmıştır. 
  • İsim değiştirme de unutmanın bir yöntemidir. Konstantinopolis’in İstanbul’a dönüşümü, semt isimlerinin sürekli değişmesi ya da bir meydanın yeni bir “resmî” adla anılması, geçmişin izlerini siler. 
  • Görsel kültürde yok sayma: Yeni gökdelenlerin, AVM’lerin ya da otoyolların eskiden var olan dokuyu görünmez hale getirmesi, hafızayı silen mekânsal stratejilerden biridir. 

Bu anlamda İstanbul, belki de dünyanın en dramatik “hafıza kayıplarından” birini yaşayan şehirlerden biridir.

Bellek ve İktidar

Unutma ve hatırlama süreçleri yalnızca doğal bir akış değildir; aynı zamanda bir iktidar meselesidir.

  • Hangi yapının restore edileceğine, hangisinin yıkılacağına kim karar verir? 
  • Hangi semtin “tarihi” ilan edilip korunduğu, hangisinin yok sayıldığı neye göre belirlenir? 
  • Hafıza mekânlarının turistik bir ürüne dönüşmesi, o hafızayı gerçekten korumak mıdır yoksa yeniden yazmak mı? 

İstanbul’da bellek çoğu zaman politik kararların sonucudur. Prost’un 1930’lardaki planından bugünün mega projelerine kadar, her dönemde bir “resmî hatırlama” ve “resmî unutma” stratejisi vardır.

Mekânlarda Sessiz Tanıklar

Yine de İstanbul’da geçmişi koruyan sessiz tanıklar vardır.

  • Bir apartman boşluğunda kalmış eski bir çeşme, 
  • Bir otoparkın köşesinde duran Osmanlı kitabesi, 
  • Bir sur dibinde hâlâ işleyen bostanlar… 

Bu küçük, çoğu zaman gözden kaçan mekânlar, İstanbul’un “mikro belleğini” oluşturur. Büyük projelerle unutturulan şeyler, bazen gündelik hayatın içindeki küçük detaylarla hatırlanır.

Unutmanın Estetiği

İlginç bir biçimde, İstanbul’da unutmanın da bir estetiği vardır. Yıkıntılar, boş arsalar, terk edilmiş fabrikalar, duvarlardaki eski boya katmanları… Hepsi aslında şehri bir “palimpsest”e çevirir. Yaz-boz tahtası gibi, eski yazılar silinir ama izleri kalır.

Bugün bir binanın cephesinde görülen farklı boya katmanları, yalnızca estetik bir iz değildir; o yapının geçirdiği dönüşümlerin bir kaydıdır. Bu yüzden İstanbul’da unutmak da aslında tam anlamıyla silmek değil, başka bir katman yaratmaktır.

Bellek ile Yaşamak

Peki İstanbul’u anlamak için nasıl bir yol izlenmeli?

  • Katmanlara dikkat etmek: Bir yapıya, bir sokağa ya da bir semte bakarken yalnızca bugünü değil, geçmişi de görmek. 
  • Sessiz izleri fark etmek: Apartman bodrumlarındaki eski taş duvarlar, kaldırımlardaki mermer parçaları, duvar yazıları… 
  • Unutmayı da kabul etmek: Her şeyin korunması mümkün değil; ama unutmanın da bir tasarım süreci olduğunu bilmek.
    r

İstanbul, Hatırlamanın ve Unutmanın Şehri

İstanbul’u yalnızca tarihî anıtlar üzerinden okumak eksik olur. Çünkü bu şehir, hem hafızanın direnci hem de unutmanın gücü ile var olur. Yıkımlar, yeniden inşalar, dönüşümler ve sessiz izler… Hepsi birlikte İstanbul’u “katmanlar şehri” yapar.

Sonuçta İstanbul’da yaşamak, bir anlamda kendi hafızamızla da hesaplaşmaktır. Her sokakta bir iz buluruz, her yeni inşada bir kayıp yaşarız. Şehir bize sürekli şunu hatırlatır: Hatırlamak kadar unutmak da insanîdir; İstanbul da bu ikisinin en dramatik sahnesidir.

Facebook
LinkedIn
X (Twitter)
Telegram
WhatsApp
Pinterest
Email
Print

Working Hours

Not concerds with trends, only with good tastes

Mon-Fri................9-10
Sat-Sun................10-17

Or make a call: