Saray Bahçesinden Cumhuriyetin Kamusal Mekânına: Yıldız Parkı

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, kamusal alanlar oluşturmak devletin en önemli önceliklerinden biri hâline geliyor. Daha önce Osmanlı hanedanına ait olan birçok alan halka açılıyor ve kamusal yaşama kazandırılıyor. Yıldız Parkı da bu dönüşümün önemli örneklerinden biri. Eskiden yalnızca saray mensuplarının kullanabildiği bu geniş yeşil alan, zamanla halkın kullanımına sunuluyor.

Peki, bu süreç nasıl işliyor? Yıldız Parkı’nın halka açılması, dönemin yönetimi için ne anlam ifade ediyor ve toplum üzerindeki etkileri nasıl hissediliyor? Bu yazıda, erken Cumhuriyet döneminin kamusallaşma politikalarına odaklanarak, Yıldız Parkı’nın dönüşüm sürecini ve benzer kamusal alanlarla ilişkisini incelemek hedefleniyor.

Kaynak: Salt Arşiv

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Cumhuriyet’in Kamusallaşma Politikaları ve Yıldız Parkı

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Osmanlı hanedanına ait saray ve kasırlar, yeni yönetimin mekânsal dönüşüm politikalarının bir parçası hâline geliyor. 1924’te çıkarılan bir yasayla hanedana ait taşınmaz yapılar ve içindeki eşyalar devlete devrediliyor. Amaç, bu mekânları yalnızca yönetici sınıfa ait gösterişli yapılar olmaktan çıkarıp, halkın erişebileceği kültürel ve kamusal alanlara dönüştürmek.

1925’te Milli Saraylar İdaresi’nin kurulmasıyla birlikte saray ve kasırlar müzeye dönüştürülerek hem korunuyor hem de halka açılıyor. Aynı zamanda, devletin önemli tören ve etkinliklerinde halkın da bu mekânlara dahil edilmesi sağlanıyor. Bu adım, Cumhuriyet’in halk egemenliğine dayalı yönetim anlayışını fiziksel mekânda da somutlaştırıyor.

Yıldız Sarayı Bahçesi | Kaynak: Gertrude Bell Arşivi

 

Yıldız Parkı’nın Halka Açılma Süreci

Sultan II. Abdülhamid döneminde, Yıldız Sarayı çevresindeki geniş koruluk, deniz kıyısından saray bölgesine kadar uzanacak şekilde genişletildi. Yerli ve yabancı uzmanların katkılarıyla büyük bütçeler harcanarak peyzaj düzenlemeleri yapıldı. II. Abdülhamid, hem ağaçlandırma çalışmalarına hem de bahçelerin estetik olarak zenginleştirilmesine büyük önem verdi. Dönem dönem halka açılan bu alanlar, Osmanlı’da kontrollü kamusal mekânlar olarak varlığını sürdürdü.

Cumhuriyet döneminde ise Yıldız Sarayı farklı kurumlara tahsis edilerek üç bölüme ayrıldı. 1930’larda Harp Akademisi ve çeşitli devlet birimleri sarayın belirli kısımlarını kullanmaya başladı. 1940’ta İstanbul Belediyesi ile yapılan bir anlaşmayla sarayın arka bahçesi ve üst koruluğu halka açık bir park hâline getirildi ve “Yıldız Parkı” adını aldı.

Yıldız’ın İlk Fotoğrafları | Kaynak: Salt Arşiv

 

Ancak parkın halka açılması süreci planlandığı gibi ilerlemedi. 1930’larda ekonomik kaygılarla parkın belirli bölümlerinin kiralanmak istenmesi, kamusal bir alan olarak düzenlenmesini geciktirdi. 1935’te yapılan bir girişimle park içinde bir gazino ve kumarhane işletilmesi, halk nezdinde olumsuz bir algı yarattı ve süreci daha da karmaşık hâle getirdi.

Yıldız Kumarhanesinin İşletmecisi Mario Serra Kaynak: Levantine Heritage Foundation

1940’lara gelindiğinde parkın halkın kullanımına sunulması için daha somut adımlar atılmaya başlandı. 1943’te İstanbul Belediyesi parkı düzenleme çalışmalarına hız verdi. Parka ulaşımı kolaylaştırmak için otobüs seferleri düzenlendi, oturma alanları oluşturuldu ve halkın kullanımına uygun hâle getirildi. Aynı yılın yaz aylarında parkın halka açıldığı kesinleşti.

Açılışın ardından Yıldız Parkı, düzenli bakım çalışmaları ve sosyal etkinliklerle halkın günlük yaşamına entegre edilmeye çalışıldı. 1944 yılı itibarıyla parkta konserler ve kültürel etkinlikler düzenlenmesi planlanıyor, halkın parkı aktif olarak kullanması teşvik ediliyordu. 

 

 

 

 

 

Gülhane Parkı ve Yıldız Parkı: İki Farklı Dönemde Kamusallaşma

Gülhane Parkı, Osmanlı’nın son döneminde Cemil Topuzlu’nun girişimiyle halka açılarak İstanbul’daki ilk kamusal park örneklerinden biri oldu. Paris’te gözlemlediği şehircilik anlayışından etkilenen Topuzlu, halkın nefes alabileceği bir alan yaratmak istiyordu. Ancak bu süreçte tarihi ağaçların kesilmesi ve saray bahçe duvarlarının yıkılması gibi uygulamalar bazı çevrelerce eleştirildi.

Sirkeci’den Gülhane Parkı ve Topkapı Sarayı’nın görünümü – View of Gülhane Park and Topkapı Palace | Kaynak: Salt 

Yıldız Parkı ise Cumhuriyet döneminde benzer bir dönüşüm sürecinden geçti. Ancak, Gülhane Parkı’ndan farklı olarak halkın parkı benimsemesi ve tam anlamıyla erişebilmesi daha uzun sürdü. Gülhane Parkı hızlı bir şekilde kamusal kimliğine kavuşurken, Yıldız Parkı ekonomik ve bürokratik engeller nedeniyle ancak 1943’te gerçek anlamda halka açılabildi.

22  Eylül 1943 Tarihli Ulus Gazetesi Haberi

 

Yıldız Parkı’nın kamusallaşması, Cumhuriyet’in halk egemenliği anlayışının fiziksel mekânda somutlaşmış bir yansıması oldu. Ancak, 1924’te alınan kararın 1943’e kadar tam anlamıyla uygulanamaması, kamusal alan yaratma sürecinin karşılaştığı zorlukları da gözler önüne serdi. Parkın farklı dönemlerde ekonomik ve bürokratik engellere takılması, bu sürecin ideal bir şekilde ilerlemesini geciktirdi.

Sonuç olarak, Yıldız Parkı’nın halka açılması yalnızca bir mekânsal dönüşüm değil, aynı zamanda toplumsal modernleşmenin bir aracı hâline geldi. Cumhuriyet’in demokratik ideolojisini yansıtan bu süreç, halkın şehir yaşamına katılımını güçlendiren önemli adımlardan biri olarak değerlendirilebilir.

Kaynaklar:

Eryılmaz, S. (1999). Kamu kullanımlı kentsel açık alanların tarihsel süreç içerisinde gösterdikleri yapısal değişimlerin irdelenmesi: İstanbul örneği (Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü.

Gülersoy, Ç. (1993). Yıldız Parkı. İstanbul Ansiklopedisi (Cilt 7). Türk Tarih Vakfı Yayınları.

Memlük, N. O. (2012). Inclusivity of public space: Changing ‘inclusivity’ of an urban park, Gençlik Parkı, Ankara (Yüksek Lisans Tezi). Middle East Technical University.

Türkiye Büyük Millet Meclisi. (1924). Hilafetin ilgasına ve Hanedan-ı Osmanî’nin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına dair kanun (Kanun No. 431, Kabul Tarihi: 3 Mart 1924). TBMM Resmi Belgeler Arşivi.

Yıldız, Y. (2024). Tarihî ve kültürel mirasın korunmasında Millî Saraylar yaklaşımı. Erdem, (87), 201-230.

Yıldırım Okta, B. (2017). İstanbul during the term of mayor Cemil Topuzlu. METU Journal of the Faculty of Architecture, 34(1), 1-20.

 

 

 

 

Working Hours

Not concerds with trends, only with good tastes

Mon-Fri................9-10
Sat-Sun................10-17

Or make a call: